Bu Blogda Ara

25 Ocak 2013 Cuma

Bir Başörtülü ’nün Gizli Çifte Hayatı


Hoca sınıftan örtünme hikâyelerini paylaşmalarını istediğinde birçok el havaya kalktı. Arkadaşlarım ellerini kaldırırken onların yüzündeki istekli ve şevkli ifadeyi görebiliyordum.
Kızını örtünme konusunda eğiten arkadaşın hikâyesi özellikle hoşuma gitmişti. O kardeş İslam'da örtünmenin anlamı, güzelliği ve önemini vurgulamıştı. Dahası, o kardeş kızına örtünmek isteyip istemediği konusunda seçim hakkı vermişti, ne de olsa bu da bir çeşit ibadetti ve kişinin içinden gelmesi gerekliydi. 9/11'den iki gün sonra 10 yaşındaki kızı örtünmek istemişti, çünkü insanların onun müslüman olduğunu bilmesini istiyordu.
Hikâyesini paylaşan her kardeş örtünme kararını kendisi almıştı. Herkes, ben hariç....
Ben yerimde güvensiz bir şekilde oturuyordum. Benim örtünme hikâyem onlarınkine hiç benzemiyordu.  Aslına bakarsanız, tam tersiydi. Ben başında örtünmekten nefret etmiş ve hor görmüştüm. Örtünmeyi hemen kanıksayamadığım için ben şimdi kötü bir müslüman mıyım? Elimi havaya kaldırırken titremeye başladı. Bir parçam hocamın benim ince narin elimi fark etmemesi için dua ediyordu. Fakat hocam direk bana döndü ve gülümsedi. Konuşmamı istiyordu.
Kendime çok istekli olduğum için kızdım. Paranoyak ve korkmuş bir haldeydim birçok göz tarafından ve özellikle öğretmenimin gözünde yargılanmaktan korkuyordum. Hikâyemi anlatmaya başlarken sesim titremeye başlamıştı.
Buraya geldiğimde 10 yaşındaydım. Uçaktan indiğimizde annem beni lavaboya götürdü ve kafama bir örtüyü sarıverdi.  Sarı noktalı siyah bir örtüydü. Daha önce hiç giymemiştim. Bunu neden giyiyorum? diye sordum. Başörtümü iyice kafama geçirirken "Burası Amerika ve bundan sonra örtünmek zorundasın dedi annem“. Daha fazla soru sormamaya karar vermiştim.
Her yerde örtünmek zorundaydım. 5. sınıftayken sınıfa girdiğimde herkesin yüzündeki garip ifadeyi farketmiştim. Bir çocuk "O başındaki şeyi neden giyiyorsun" diye sordu. “Bir cevabım yoktu. Teneffüste futbol oynadı sınıf. Hava çok sıcak ve nemliydi. "O şeyi çıkartabilir misin?” dedi sınıf arkadaşım Kathy yüzünde bir tiksintiyle "Terlisin ve kokuyorsun". Onun diğer kızlara benim bir "terli canavar" olduğumu söylediğini duyabiliyordum. O andan sonra kızlar benden uzak duracaktı.
Eve gittim. Alışılmadık bir şekilde suskundum o gün. Sonunda "Neden örtünmek zorundayım tekrar“ diye sordum. Annem bir süreliğine sessiz kaldı. "Allah emrettiği ve bu onu mutlu ettiği için örtünüyorsun" dedi. Fakat ben nasıl olurda bir bez parçası Allah'ı mutlu eder diye anlamadım. Nihayetinde resmen at gibi terliyordum yani.
"Bunu çıkarabilir miyim Anne ?" "Örtünmek istemiyorum artık" dedim. Konuşmanın tonu bir anda değişmişti. "Tabii ki HAYIR" Cehennemde yanmak mı istiyorsun". Eğer Allah'a uymazsan cehenneme gidersin" diye azarladı Annem. Ben tabii ki de cehenneme gitmek istemiyordum. Fakat ne demek istediğini anlamamıştım. Yine, daha fazla soru sormamaya karar vermiştim.
Böylece çifte bir hayat yaşamaya başladım. Evdeyken kendimi itaatkâr bir kız olarak sunuyor, okuldayken başörtümü çıkarıyordum. Fakat bazı günler suçluluk duygusuyla başörtüsü takmaya devam ettim. Ancak çoğu zaman başörtüsü takmaktan nefret ediyordum. Örtünün ne anlama geldiğini hiç anlamamıştım. Bütün problemlerimi başörtüsüne bağlar olmuştum.
Bum!!! Bir patlama, bir kaçak, bir yangın tatbikatı? Neydi o ses? Bu olduğunda ben sosyal bilgiler sınıfındaydım. Hocam sınıfa geri geldiğinde yüzündeki korkuyu görebiliyordum. Hocam sınıftan toplanmasını istediğinde sesindeki aciliyeti farketmek mümkündü. Bir sıra yaptık ve spor salonuna kadar hocamızı takip ettik. Bütün okul oradaydı. Ne olduğunu bilmiyorduk. İki uçak ikiz kulelere çarpmıştı. "Washington'a bile saldırılmış" dedi soluk benizli bir çocuk. Aman Allah'ım! Pentagon vurulmuş.“ Pentagon bizim okuldan 10 dakika uzakta! "Babam orada çalışıyor!" diye bağırdı kırmızı saçlı bir kız. 

11 Eylül olaylarının sonrası bütün millet için zordu benim için de.

11 Eylül'den sonra okula gitmek benim için korkutucuydu. Bir de başörtüsü ile gitmek daha zordu. Çirkin bakışlar alıyordum. İnsanların bana baktığını ve birbirlerine bir şeyler fısıldadıklarını gördüm. Bir çocuk bilerek üstüme yürüdüğünde ben sınıfıma gidiyordum. Bütün kitaplarım yere düştü. "Sen Müslümansın bu senin suçun”. "Sen Usame'nin kızısın” diye bana sataştı.

Irak savaşı başladığında da bu durum daha iyiye gitmemişti. “Saddam Hüseyin’in kızı! Ülkene geri dön” diye bağırdılar. Biliyordum. Bu başörtüm yüzündendi. Beni diğerlerinden ayıran buydu. Bu benim Müslümanlığımı gösteren şeydi. Bu acı verici şeyleri daha fazla duymak istemiyordum. Bu yüzden ailem bilmeden okula hep başörtüsüz gitmeye başladım.

Başörtüsü takmadığım annemin kulağına bir şekilde gitmişti. Annem çok sinirliydi. Elinde demir bir sopa vardı ve bana doğru olup olmadığını sordu. Hemen reddettim çünkü eğer çifte hayatımı kabul etseydim beni o demir sopa ile döveceğini biliyordum.

Evde işler daha sıkı yürümeye başladı. Annem sınıftaki kızlardan benim başörtüsü giydiğimden emin olmak için yardım istedi. Hiçbir seçeneğim yoktu. Liseden mezun olana kadar başörtüsü giymek zorundaydım.

Üniversiteye gittim ve çifte hayatım orada da devam etti. Bazen ortama girmek için başörtümü çıkarıyordum. Fakat gittikçe daha fazla arada kalıyordum. Benim kimliğim neydi? Ben kimdim? Ben başörtülü bir kız mıydım? Ya da başörtüsüz, başı açık? Ya da her ikisi? Cevabı bulmak çok kolay olmadı.

2. sene bitti ve yaz başladı. Çok şiddetli rüyalar görmeye başlamıştım. Bir gece rüyamda cennete yükseliyor bir sürü yıldızın arasında uçuyordum. Bütün vücudumu titreten o müthiş enerjiyi hissettim. Bir güç ki çok kuvvetli, çok çekici ve çok ihtişamlı, anlatmaya kelime bulmak imkânsız. Terlemiş ve titrer bir şekilde uyandım.
Gecenin bir yarısıydı ve ay ışığı penceremi kaplamıştı. Banyoya gittim ve abdest aldım. O gece, ilk defa, kalktım ve samimi bir şekilde 2 rekât namaz kıldım ve Allah'a dua ettim. Hayatımı sonsuza kadar değiştireceğini düşünmediğim bir dua! "Eğer gerçekten dediğin gibi varsan bana yol göster". Eğer gerçekten merhametli ve şefkatli isen beni doğru yola çıkar! Günahkâr olduğumu biliyordum ve muhtemelen cehenneme gidecektim. Bütün hayatım boyunca bana hiçbir halta yaramadığım ve cehennemi hak ettiğim söylenmişti. Fakat ruhum Allah’ın beni gerçekten sevdiğini ve cehennemden daha büyük bir şeyi hak ettiğimi söyleyip duruyordu. Lütfen beni gerçeğe götür. Ve benim kalbimi en iyi karara yönelt. Ve seni daha iyi tanımama yardım et. Kendini bana göster çünkü senin gerçekten kim olduğunu bilmiyorum. Lütfen! diye yalvardım. Gözyaşlarım seccadeye sel oldu aktı…
 O beni saran enerjiyi hissettim. Allah'ın ümidini o gece hissetmiştim. Nihayet özgür olduğumu hissettim.

Sonra diğer gün Kuran'ı açtım. Ve Elhamdülillah ruhum bir uyandırma çağrısı almıştı. Rastgele bir sayfa açarken vücudum titredi. “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir” (Kuran, 33:59). O ayeti tekrar tekrar okudum ve sonunda kalbim tatmin olmuştu. O günden bu yana başörtüsü takıyorum. Ailem için değil. Toplum için değil. Sadece Allah için. Ve Onu sevdiğim için. Çok güzel ve değerli hissettim.  Çifte hayat yaşamayı bıraktım ve sonunda gerçek kimliğimi bulmuştum: Allah'ın kuluydum ben.
Hikâyemi sınıfa anlatmayı bitirdim. Sınıfın beni hor göreceğinden korkuyordum. Bir süreliğine sessizlik oldu ve hocam sonunda sordu. "Başörtüsünü takmak ve hayatının bir parçası olarak kabul etmek zor bir karar mıydı? Hayatımın en zor kararlarından biriydi" dedim hala titriyordum. Hocam bana gülümsedi ve "Senin dürüstlüğüne gerçekten saygı duyuyorum. Başörtüsü takmak çok zor bir seçim olabilir ve hikâyeni bizimle paylaştığın için sana teşekkür ediyorum” dedi.
Allah'a çok şükür. Allah'ımı bir kez daha tesbih ettim. Ben derse devam ederken Allah’ın sevgisini ve korumasını hala hissediyordum.