Bu Blogda Ara

28 Mart 2012 Çarşamba

Kendinle Barışık Olmak (Çeviri)

Bir an için bir müslümanın yaptığı hatadan dolayı çok üzgün olan diğer bir müslümanı fiziki ve sözlü olarak taciz ettiğini ve sizin de buna şahit olduğunuzu varsayın. Sizin tepkiniz davranışınız nasıl olurdu? Peki ya onun 'Sen bişeyi de doğru yapamazmısın seni salak' diye bağırdığını duyduğunuzu düşünün. Sonra ona vurduğunu ve her zaman herşeyi berbat ediyorsun dediğini. Kalbiniz atmaya başlar ve ezilene karşı büyük bir koruma kollama isteği duyardınız değil mi ve tam tersi duyguları da taciz edene karşı hissederdiniz? Doğal olan taciz edileni korumak ve onun yaralarını sarmak olurdu değil mi? Ona herkesin hata yaptığını ve her zaman değişme şansımız olduğunu söyleyerek onu biraz olsun iyi hissettirmeye çalışırız. Yaralı insana yaptığın yardım bittikten o duygu yavaş yavaş geçtikten sonra bunu yapan zalime karşı derin bir öfke duymaya başlarsın. Fakat o zalim sen de olabilirsin dostum evet sende olabilirsin.


Bu tutumu biz kendimize uygularız aslında. Ne zaman bir hata yapsak ve ne zaman beklentilerimiz olmasa aynı tepkileri kendimize gösteririz çoğu zaman. Kendimize o kadar kötü telkinlerde konuşmalarda bulunuruz ki bu kötü sözler yüreğimizde bir bıçağın açabileceği yaradan daha büyük yaralar açar. Negatif duygular ve nefret bizi hapsalır kendimizi çaresiz bırakana kadar nefsimize zulmetmeye devam ederiz. Peki diğer müslümanların hatalarına karşı çok merhemetli ve anlayışlı olmaya çalışırken nasıl oluyorda kendimiz en ufak bir hata yaptığımızda kendi öz nefsimize hiç tolerans tanımıyoruz. Diğer insanların kendilerine yaptıkları tacizi görürken her gün kendimize yaptığımız zulmü nasıl oluyorda görmüyoruz.


Kendimizi iyi hissetmediğimiz zamanlar olabilir. Aynı hataya sürekli düşmekten hayal kırıklığı içinde olabilir veya görevlerimizi yerine getirmediğimiz için sinirli olabiliriz. Bazen de karakterimizden hoşnut olmayabilir çok utangaç olduğumuzu düşünüp bir kafeste yaşıyormuş hissine kapılabiliriz. Bazende öfke bizi kontrol altına alabilir. Eğer hissettiğimiz şey bir engellenme veya hayal kırıklığı değilse kaygı olabilir. Bir çok insan kaygı probleminden dolayı sıkıntı yaşamaktadır. Bu kaygı gelecek veya bilinmeyen hakkında olabilir. Şartlar ne olursa olsun verdiğimiz reaksiyon genelde aynı olur. Kendimizi olumsuz konuşmalarla demoralize eder ve ondan sonra da berbat ve ümitsiz hissederiz. Ve her sefer yaptığımız hatadan sonra kendimize daha sert davranırız ki bir daha yapmayalım. Halbuki bu bizi daha depresif ve ümitsiz yapar. Bu kısır döngünün durması şart.
Huzurumuz mahveden faktörleri ve huzuru geri kazandıracak metotları yeniden keşfetmemiz gerekiyor.


Huzur Bozucular;




Geçmişe takılıp Kalmak


Bazı zamanlar olur insan geçmişte yaptığı hataları unutamaz. Bu söyledikleri veya yaptıkları şeylerden olabilir. Bütün zamanlarını yaptıkları hatalara pişman olarak geçirirler. Bazı insanlar diğer insanların yaptıklarını unutamaz. Merhamet göster affet, doğruyu emret, yanlış yolda olandan yüzünü çevir (Araf Suresi 199). Bu insanlar bir şekilde ya arkadaşları tarafından ya aileleri ya da eşleri tarafından yanlışa maruz kalmış insanlardır ve bu yanlışların ötesine gidemezler orada takılır kalırlar. İçlerindeki kine yapışır kalırlar ve bunu yapanları asla affetmeyeceklerine dair kendi kendilerine yemin ederler. Geçmişte kalıp orada yaşamaya devam etmek şimdikinin nimetlerini görmemizi onları takdir etmemizi engeller. Geçmişe takılıp kalarak ve diğer insanların yada kendilerinin yaptıkları hataları affetmeyerek, hakettikleri huzuru kendilerinden mahrum ederler. 


Gelecek Hakkındaki Endişe


Bazı insanlar var her dakikaları gelecek hakkında endişelenmekle geçiyor. Muhakkak biz insanı bir mücadele içinde yarattık ( Balad 4). 
'Ne zaman evleneceğim?' 'Sınavları geçebilecek miyim?' Bir işe girebilecek miyim? 'Çocuğum olacak mı? 'Hasta mı olacağım yoksa?' Bu tür sorular uzar da uzar hiç de bitmez. Bu tür endişeler şu anda elde ettiğimiz şeylerin değerini anlayamamıza sebep oluyor ne yazık ki. 




Karşılaştırma Yapma


İnsanların huzurunu bozan diğer faktör ise kendini diğer insanlarla karşılaştırmaktır. Bazıları diğer insanların etkileyici dış görüntüsüne bakarak kendilerini, ailelerini ve çocuklarını yetersiz hissederler. Her şahıs bir yekündür. Bütün toplamı kabul etmelisin. Bir insanın dış görünüşüne aldanıyor olabilirsin fakat kalbinin ne kadar hastalık dolu olduğunu göremeyebilirsin. Diğer insanların zenginliği seni etkiliyor olabilir öte yanda sen onların ne tür sınavlarla karşılaştığını bilmiyorsun bile. ... size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Enamm 165
Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol. .Hicr 88. Ne zaman karşılaştırma yapmaya kalksak mutsuz ve tedirgin oluyoruz. Elde ettiklerimiz değilde elimizde olmayanlar geliyor aklımıza hep.


Peygamberimizin de söylediği gibi insanlar iki türlü insana gıpta etmeli. Biri malını Allah yolunda harcayabilene, diğeri ise Kuran'ı öğreten ve onu gece gündüz okuyana. 






Başına Gelenler 'Kadere' İsyan 


Yapılabilecek en kötü şeylerden birisi de kendi hayatını ve alın yazısını reddetmek ve kabullenememektir. Kontrol edemediğimiz şeylerin hep aleyhde olduğunu düşünüp kadere, alın yazısına, Allaha isyan etmek bizi hayatımızdan ve değerlerimizden alır götürür, depresyon ve bunalımın pençesine bırakır. Hayatının doğru gitmediğini ve başına gelenleri haketmediğini düşünüyorsun öyle değil mi? Peki ya başına gelenler güzel iyi normal olsaydı bunları haketmiş mi olacaktın? Ne yaptık ki biz hakediyoruz? Neyi nasıl hangi ölçüte göre 'hakediyoruz'? Allah dünyayı ve etrafındaki her türlü yaratığı ve bitkiyi insanlar için yaratmış uygun hale getirmiş. Bunu mu hakettik? Ne yaptık da hakedelim? Bu sorular ve başımıza gelen kötü sandığımız şeylerin aslında bizi hayra götürebilecek birer vesile olduğunu anlasak bize daha faydalı olabileceklerine inanıyorum. Zor belki yapmak yaşamak ama bir kez anladı mı insan, gerisi geliyor. Kendi hayatımdan örnek verecek olursam, İngiltere'ye geldiğimde bu sene hayatımın en zor sıkıntılı zamanlarını yaşadım, ama sonra hacca gittim. Mutlu oldum ve Allah'a şükr ettim. Eğer başıma o kadar kötü olaylar gelmeseydi hacca gitmeyecektim. Sonra da Allah'ı daha iyi bilemeyecektim. Bazen sıçramak için dibe varmak gerekiyor. Bu da öyle işte. Başınıza gelenlerin ne kadar kötü olduğuna bakıp da sorun yapmayın. Sabretmekten sonra hep Allah size yollarını açıyor. 


Huzuru Bulmanın Yolları yakında... dedik ve geldi öyle çok uzun bir yazı beklemeyin zira huzurun formulu çok açık; 


Allah'a dayanıp ona güvenmek her şeyden önce onu tanımak onu anmak. Tevekkül etmek ve başımıza gelenlerden dolayı kendimizi suçlamayı bırakmak zaten yapılması gerektiğini düşündüğümüz şeyi yaptığımızda (dikkat edin doğru şeyi, elimizden geleni veya en iyisini yaptığımızda değil) doğru olanı yapmışızdır yani Allah biz doğru olanı yaptığımızı düşündüğümüzde bizim yanımızdadır niyetimiz iyi yapmak değil mi sonuçta insanız yanlışı doğruyu bazen kestiremiyoruz ve geleceği öngörmek bazen zor yani siz niyetinizi halis tutun ve gerisini düşünmeyin ne olursa... İşte bu bence huzurun formulü...













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder