Başkaları bizim adımıza dizayn etti dünyayı da biz sadece onları mı takib ettik?
Çok mu sıkıcı sorular? Değmez mi düşünmeye? Herhalükarda zaten işimiz yaş diyen koyvermiş acıya ram olmuş insanlardan mısınız yoksa? Nereye gittiğini bilmiyorsan hangi yoldan gittiğinin önemi yoktur diye söylemiş atanın birisi. Bu hayat bu kadar ucuzken aynı zamanda bütün herşeyimiz ona verecek kadar değerli mi? Hiç mi yok içinizde şöyle diyen; 'Her gün aynı terane aynı muhabbetler iş okul ev yemek uyku vs. nereye gidiyoruz biz'?
Bir girdiğimiz kutudan çıkıp da dışarıya bir bakamadık mı? Neler oluyor bu hayatta diye? Kariyer sahibi ol, iş sahibi ev çoluk çocuk, para makam mevki, şöhret, saygınlık, tekrar saygınlık, itibar, önem, statü, arkadaş, kısaca dünyada alabileceğin herşey, herşeye sahip ol... sonra hiçbirşey öl git reva mı bu? O kadar uğraştın o hayatı inşaa etmek için varığını yoğunu verdin sonra film beklenmedik bir anda kopsun sen oraya yatırımların burada.
Ben hayatımın onyılını verdim? Neye? Güya her istediğimi elde ederim insan istedi mi yapar diyen görüşün doğru olduğunu kanıtlamaya. Kendi hayatımdan tam 10 yılı başkasının iddiasını benimseyip kanıtlamaya verdim. Sonunda istediklerimin çoğu oldu ama hiç huzurlu olmadım. Sürekli daha iyisini daha fazlasını istedim. Kendimi hiç beğenmedim. Eğer daha iyi olmak istiyorsan, sürekli düşünmeli ve mükemmeli bulmalısın diye inandım. Belki daha iyi oldum. Kişisel gelişimim on numara oldu. İnsanlarının gözünün içine 1 dakika kesintisiz bakabiliyorum artık belki!!! Fakat eve gidince beynime hücum eden binlerce ayrıntıdan saçma sapan düşünceden kurtulamıyorum. Asla kendimle kalmaya tahammül edemiyorum. Sürekli düşünmekten yoruldum.
Geçen on yılın ardından ne oldu peki? Ben bu on yılda kendimin buna inandığını da bilmiyordum onu da söyleyeyim. Bazen aklınız bilinç altınız size öyle oyunlar oynar ki farkına varmadan sizi yönetmeye başlar. Siz niye öyle davrandığınızın altyapısını anlayamazsınız. Ama içerde birşeyler olup bitmiş. Belki de bilinç düzeyine çıkarmaktan korktuğunuz düşünceler sizi sürüklerken siz hala çevrece onaylanmış bir bütünlük içinde yaşadığınız izlenimini etrafa vermekle uğraşıyordunuz. Maalesef ben yaşadım ve tecrübe ettim bunları ve bir çok insanla konuştum bu durumu fark ettikten sonra. Onlar da aynı şeyin farkına vardılar. Meğerse biz başkaymışız içimiz bir başka.
Güya islama inanır herkes türkiye de ama kimse niye inandığını bilmez. Annem inanır babam inanır bende inanmalıyım sırf topluma uyum sağlayalım diye. Kimse sorgulatmadığı ve sormadığı için de sanki araştırmak sormak yanlışmış gibi düşünülür ve sadece konvoya katılınır. Aslında konvoya katılmaktaki amaç herkes için farklı olabilir ama faydacılık kendini değil toplumu yaşama daha kolay gelir insana. Aciz ben ve insan bütün saldırılara açık hale geliriz sonra. Azıcık burada bir yanlışlık olduğunu sezen insan düşünmeye başlar alternatifler. Ve en kolay ulaştığı ve hoşuna giden şeye sarılır. Kişisel Gelişim sufism veya herhangi bir düşünce ekolu veya her neyse. Ama onu da sorgulayamaz çünkü herşeyde bir sınır vardır. Kapılır gideriz başka bir rüzgara...
Ve bütün bunlar olurken ve hayatın yaprakları birer birer dökülürken sen kendini değil de başkalarının kurduğu hayatı yaşıyorsundur aslında. Farkedemezsin bilemezsin. İyi güzel ben bunun için varım sanırsın. Sadece uyarsın kalabalığa atarsın kendini bir rahata düşünmezsin sorgulamazsın çünkü gittiğin yolun yanlış olabilme ihtimali seni krize sokar. O yüzdendir insanlar Türkiye'de doğru düzgün bir konu tartışamazlar. O kadar korkarız ki yanlış olmaktan, hayatımız pahasına savunuruz kendimizi, gittiğimiz yolun doğru olduğunu.
Aslında bu hayatın o kadar da değeri yoktur bu hayat testtir. Herşey gidicidir. Benim gibi milyar insan hayatını verdi bazı şeyleri kanıtlamaya güya kendimizi yenmeye, güya meydan okumaya, güya sınırların tanımamaya, Tanrı'ya meydan okumaya fakat hüsran üstüne hüsran. Karanlık üzre karanlık.
Şükür bunu şimdi bana gösterene. Binlerce şüükür bana beni gösterene. Binlerce hamd hayatımın en rezil sürecinde beni dibe gönderip sonra zıplamama izin verene. Şükür hayatı olduğu gibi görmeme izin verene. Bazen en parlak ışık en karanlık yerlerden gelirmiş. Şükr Tanrıya, Şükür Allah'a.