Bu Blogda Ara

4 Şubat 2012 Cumartesi

Fırtınadaki Tek Sığınak


Fırtına vurduğu zaman ayakta durmak zordur. Yağmur başlar başlamaz yıldırımlar da onu takip eder. Kara bulutlar güneşin yerini alır ve tek görebileceğin şey bir zamanlar sakin olan okyanusun seni saran dalgalarıdır. Yolunu bulman artık mümkün değildir ve yardım ararsın.
Güvenlik görevlisini çağırarak başlarsın. Cevap yok. Gemiyi yeniden kontrol etmeyi denersin faydasız, Cankurtaran botuna bakarsın. Gitmiş. Can simidine elini atarsın ki o da delinmiş. Her yolu tükettikten sonra başını yukarı kaldırırsın.
Ve Allah’tan yardım istersin.
Fakat bu anda eşsiz bir şey meydana gelir. Tam o anda öyle bir şey tecrübe edersin ki başka zamanlar da sadece muhabbetini ettiğin veya teorisini kurduğun şeydir: Gerçek Tevhid. Teklik. Kıyıda ondan yardım istemiş olabilirsin fakat onunla beraber birçoklarını da ortak ederek. Allaha dayanmış ona güvenmiş olabilirsin fakat bir sürü dayanakla beraber. Fakat o anda bütün her şey tükenmiştir. Her şey. Çağıracak bir şey kalmamıştır. Dayanacak yaslanacak bir şey de yoktur.  Sadece O.
İşte mesele budur.
Senin en çok ihtiyacın olduğunda neden bütün kapıların kapalı olduğunu hiç merak ettin mi? Birine vurursun kapalı diğerine bakarsın kapalı. Kapıdan kapıya koşarsın fakat hepsi kapalı. Bir zamanlar güvendiğin hep çaldığın kapılar bile kapanmıştır. Peki neden? Neden başımıza gelir bu?
Biz insanların Allah’ın iyi bildiği bazı özellikleri vardır. Sürekli bir şeylere muhtacız mesela. Sabırsız ve aceleciyiz. Başımız derde girdiğinde yardım aramaya başlarız. Böyledir tasarım çünkü. Hava güneşli ve güzelse neden barınak arayalım ki?  Ne zaman bir insan sığınacak bir yer arar? Fırtına vurduğunda. Yani Allah fırtınayı gönderir çeşitli vesilelerle biz de sığınak aramaya başlarız.
Fakat yardım ararken sabırsızlığımız yüzünden yakında olana ve kolay olana yöneliriz. Görebileceğimiz, duyabileceğimiz ve dokunabileceğimiz bir şeyde ararız onu. Kısa yollara başvururuz. Yardımı yaratılanda ararız kendimiz dahil. En yakın gözüken şeyde arıyoruz yardımı. Bu dünya hayatı da gerçekten bu değil mi? Yakın gözüken şey. Dünya’nın kelime anlamı aslında düşük olan demektir. Bu yüzden en yakın olarak görünür. Aslında bu bir ilüzyondur aldatmacadır.
Daha yakın olan bir şey var.
Bir dakikalığına sana en yakın olan şeyin ne olduğunu düşün. Bu soru sorulursa bir çok insan en yakın olan şey kendimizizdir kalbimizdir diye cevap verecektir. Fakat Allah şöyle buyuruyor: And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız. Kehf Suresi 16. Ayet)
Bu ayette Allah bizim mücadelemizi bildiğini söylüyor. Birinin iç mücadelemizin farkında olduğunu bilmek rahatlatıcı gerçekten. Kendi nefsimizin bizi neye çağırdığını biliyor. Ama O daha yakın. O bize nefsimizden ve onun bizi çağırdığı şeyden daha yakın. Şah damarımızdan daha yakın. Peki niye şah damarı? Özelliği ne onun? Çarpıcı olan şey şu: Şah damarı kalbimize kan getiren en önemli damardır. Eğer ona bir şey olursa neredeyse dakikasında ölürüz.  O bizim hayat damarımız yani. Lakin Allah daha yakın. Allah hayatımızdan, benliğimizden ve kendi nefsimizden daha yakın bize.  Ve en önemli damarımızdan kalbe giden hayat damarından daha yakın.
Başka bir ayette Allah şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız”. (Enfal Suresi 24. Ayet)
Allah bizim bir nefsimiz olduğunu biliyor. Bir kalbimiz olduğunu biliyor. Bu şeylerin bize yön verdiğini de biliyor. Lakin Allah bunların hepsinden daha yakın olduğunu söylüyor bize. Allah’tan gayrısına vardığımızda ondan daha zayıf olana gitmekle kalmıyor, ondan daha uzaktaki için yakın olanı da es geçiyoruz. Allahu Ekber.
Allah en iyisini bildiğinden ve bu da bizim fıtratımız olduğundan, Allah fırtınada bütün kapıları kapatıyor ve bizi koruyup yönlendiriyor. O biliyor ki her kapının ardında bir uçurum var. Eğer girersek düşeceğiz. Allahın merhameti sayesinde bütün kapılar kapanıyor.
Allah’ın merhameti bize fırtına gönderiyor da biz sığınak arayalım. Yanlış yapma ihtimalimizi görerek bize tek şıkkı olan bir test yapıyor. Zorluğun kendisi bir kolaylık aslında. Diğer bütün seçenekleri iptal ederek testi çok kolay yapıyor.
Biliyorum, fırtına geldiğinde ayakta durmak zordur. İşte bütün mesele bu zaten. Fırtınayı göndererek bizi dizlerimizin üzerine çöktürüyor, dua için en mükemmel pozisyona yani.


MELİH SEVER..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder