Bu Blogda Ara

27 Şubat 2012 Pazartesi

Bir Fırtına Tuttu Bizi...


Başkaları bizim adımıza dizayn etti dünyayı da biz sadece onları mı takib ettik?

Çok mu sıkıcı sorular? Değmez mi düşünmeye? Herhalükarda zaten işimiz yaş diyen koyvermiş acıya ram olmuş insanlardan mısınız yoksa? Nereye gittiğini bilmiyorsan hangi yoldan gittiğinin önemi yoktur diye söylemiş atanın birisi. Bu hayat bu kadar ucuzken aynı zamanda bütün herşeyimiz ona verecek kadar değerli mi? Hiç mi yok içinizde şöyle diyen; 'Her gün aynı terane aynı muhabbetler iş okul ev yemek uyku vs. nereye gidiyoruz biz'?

Bir girdiğimiz kutudan çıkıp da dışarıya bir bakamadık mı? Neler oluyor bu hayatta diye? Kariyer sahibi ol, iş sahibi ev çoluk çocuk, para makam mevki, şöhret, saygınlık, tekrar saygınlık, itibar, önem, statü, arkadaş, kısaca dünyada alabileceğin herşey, herşeye sahip ol... sonra hiçbirşey öl git reva mı bu? O kadar uğraştın o hayatı inşaa etmek için varığını yoğunu verdin sonra film beklenmedik bir anda kopsun sen oraya yatırımların burada.

                                              

Ben hayatımın onyılını verdim? Neye? Güya her istediğimi elde ederim insan istedi mi yapar diyen görüşün doğru olduğunu kanıtlamaya. Kendi hayatımdan tam 10 yılı başkasının iddiasını benimseyip kanıtlamaya verdim. Sonunda istediklerimin çoğu oldu ama hiç huzurlu olmadım. Sürekli daha iyisini daha fazlasını istedim. Kendimi hiç beğenmedim. Eğer daha iyi olmak istiyorsan, sürekli düşünmeli ve mükemmeli bulmalısın diye inandım. Belki daha iyi oldum. Kişisel gelişimim on numara oldu. İnsanlarının gözünün içine 1 dakika kesintisiz bakabiliyorum artık belki!!! Fakat eve gidince beynime hücum eden binlerce ayrıntıdan saçma sapan düşünceden kurtulamıyorum. Asla kendimle kalmaya tahammül edemiyorum. Sürekli düşünmekten yoruldum.

Geçen on yılın ardından ne oldu peki? Ben bu on yılda kendimin buna inandığını da bilmiyordum onu da söyleyeyim. Bazen aklınız bilinç altınız size öyle oyunlar oynar ki farkına varmadan sizi yönetmeye başlar. Siz niye öyle davrandığınızın altyapısını anlayamazsınız. Ama içerde birşeyler olup bitmiş. Belki de bilinç düzeyine çıkarmaktan korktuğunuz düşünceler sizi sürüklerken siz hala çevrece onaylanmış bir bütünlük içinde yaşadığınız izlenimini etrafa vermekle uğraşıyordunuz. Maalesef ben yaşadım ve tecrübe ettim bunları ve bir çok insanla konuştum bu durumu fark ettikten sonra. Onlar da aynı şeyin farkına vardılar. Meğerse biz başkaymışız içimiz bir başka. 

Güya islama inanır herkes türkiye de ama kimse niye inandığını bilmez. Annem inanır babam inanır bende inanmalıyım sırf topluma uyum sağlayalım diye. Kimse sorgulatmadığı ve sormadığı için de sanki araştırmak sormak yanlışmış gibi düşünülür ve sadece konvoya katılınır. Aslında konvoya katılmaktaki amaç herkes için farklı olabilir ama faydacılık kendini değil toplumu yaşama daha kolay gelir insana. Aciz ben ve insan bütün saldırılara açık hale geliriz sonra. Azıcık burada bir yanlışlık olduğunu sezen insan düşünmeye başlar alternatifler. Ve en kolay ulaştığı ve hoşuna giden şeye sarılır. Kişisel Gelişim sufism veya herhangi bir düşünce ekolu veya her neyse. Ama onu da sorgulayamaz çünkü herşeyde bir sınır vardır. Kapılır gideriz başka bir rüzgara...


Ve bütün bunlar olurken ve hayatın yaprakları birer birer dökülürken sen kendini değil de başkalarının kurduğu hayatı yaşıyorsundur aslında. Farkedemezsin bilemezsin. İyi güzel ben bunun için varım sanırsın. Sadece uyarsın kalabalığa atarsın kendini bir rahata düşünmezsin sorgulamazsın çünkü gittiğin yolun yanlış olabilme ihtimali seni krize sokar. O yüzdendir insanlar Türkiye'de doğru düzgün bir konu tartışamazlar. O kadar korkarız ki yanlış olmaktan, hayatımız pahasına savunuruz kendimizi, gittiğimiz yolun doğru olduğunu.

Aslında bu hayatın o kadar da değeri yoktur bu hayat testtir. Herşey gidicidir. Benim gibi milyar insan hayatını verdi bazı şeyleri kanıtlamaya güya kendimizi yenmeye, güya meydan okumaya, güya sınırların tanımamaya, Tanrı'ya meydan okumaya fakat hüsran üstüne hüsran. Karanlık üzre karanlık.

Şükür bunu şimdi bana gösterene. Binlerce şüükür bana beni gösterene. Binlerce hamd hayatımın en rezil sürecinde beni dibe gönderip sonra zıplamama izin verene. Şükür hayatı olduğu gibi görmeme izin verene. Bazen en parlak ışık en karanlık yerlerden gelirmiş. Şükr Tanrıya, Şükür Allah'a.


3 yorum:

  1. yazinizda sosyal yasanti icindeki hadiselere , dusunmeden tabi olmaya, hatta itaat etmeye bir elestiri var anladigim kadariyla. dunya hayatina, daha dogrusu insanlarin olusturduklari duzene korukorune bagli olmaya karsi bir isyan belkide. bu perspektifden bakildiginda isyaniniza hak vermemek elde degil. Ancak aynanin kirik olmasi gunesin parlakligini, isigina ve isisina halel getirmeyecegi gibi, dunya hayatinin yukarida ifade ettiginiz bir bakis acisiyla yasanmasi da bu hayatin onemsiz olmasi anlamani gelmez.evet dunya hayati bir testtir, imtihandir ancak bu imtihan yasanilan ve yasanilmasi gereken, evliligiyle,egitim hayatiyla, is hayatiyla v.b. tum unsurlariyla insanin yasamak mecburiyetinde oldugu bir hayattir.islam acisindan bakildiginda bu dunya bir imtihandir deyip butun yasam sorumluluklarindan kacip kabul edilmeyen bir ruhbaniyete burunmek, belkide tembellikten yada sorumsuzluktan kaynakli sorunlari inkarin bir kacis yolu olarka gormek ne kadar dogru?Aslinda ben meselenin bu hayatin kiymetsiz hayat oldugu seklinde degilde , Allah`in yani bu hayati var edenin istedigi sekilde yasanmamisinin kiymetsiz oldugu kanaatindeyim. bu hususta cok sey soylenebilir, Lakin var olan duzene karsi dusunemyi tesvik; bir isyan, umitsizlik olarak degilde kurani bir bakis acisiyla yapilasi gerekn bir analitik dusunce olarak vurugulanmasi gerekli bir zaruriyettir....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla ne diyim dogru demissiniz lakin kiymet vermek veya vermemek nasil bir deger bicilecegi bu hayata ve icindekilere o onemli bazen insanin en onemli meselesi para mevki oluyor bazen sasirirsin ama caliskan insanlarin "ineklerin" dunyasi ve onlari ugruna yasadiklari sey aslinda basari oluyor. Kutsanan dunyevi basari bize bedel odemeye veya bie seyler kurban etmeye gelince bizi alikoyuyor aslinda toplumda neye deger verilip verilmedigi de enteresan zor meseleler kulturel kodlarin bi soyle reset olmasi lazim sonra dusunup yeniden dizayn edilsin anca oyle kurtulur insan zincirlerden tabii dunya hayatindaki acizlik de aslinda Allah'a kul olmanin bir gerekliligi acizligi hissetmese insan super olsa hayat kim bakar Allah'a herkesler azar gider dostum tabii olmayanlar da vardir da ama hep eksiltilir insan ki dusunsun sorgulasin
      yani eksiklik hata gunah ve acizlik iyidir bir bakima bizi hep yorungede tutar ama obsesive gibi mazosistlige gerek yok denge kendi icinde onu bulmak onemli iste neyse uzun oldu bu yeter wesselam

      Sil
    2. bence verilen cevapta "kutsanan dünyevi başarı" cümlesi çok önemli üzerine çok düşünülmeli. tabiki dünyevi basarılar önem arz eder dünyevi basarılara ulasmak yolu düzgün olduktan sonra kıymetlıdırde ama gercek basarının asıl itibar gören başarının bu olması bu yolu ve bu yolda ki bütün emekleri mübahlaştırıyor. insan kendini kaybediyor aklının sınırlarını zorluyor belkide buna ulaşmak için. bence asıl soru bu yolu neden kutsallaştırdığımızdır?

      Sil